20120519

Uyannn...

ağladığın duyulmasın diye müziğin sesini açarsın. hiçbir kural umrunda değildir. kimi yüzüstü bıraktığın belli değil. iki aşkın ortasında kalmış durumdayım. geleceğin ikisinden biri olduğu o kadar belli ki. birisi yılların aşkı diğeri bir yıllık ve şu an beraber olduğun kişi. karar vermek neden bu kadar zor.


hiçbir şey kolay değil. şu an su içecek olsam midem kabul etmeyecek durumda. keşke o konuşma hiç yapılmasaydı da hala beni sevdiğini bilmeseydim. Kendime itiraf edemediklerimi ona da edemeseydim.


Peki ya şimdi nolacak. bende ne şimdi ki sevgilimi bırakacak cesaret var. Ne de geçmişimi unutabilecek.


İkisiyle de çok şey peylaştım. Keşke hiç konuşulmasayıd.


Mayıs... Mayıs... Mayıs... işte bu yüzden sevmiyorum seni ya biri ölüyor. ya beni öldürecek darbeler alıyorum. Ah Mayıs.

20120518


Bir gün olsa profil fotoğraflarımızda olabilsek.
Biz de saklamadan haykırarak sevebilsek.
Kimmiş o dendiğinde sana ne yerine işte şu karşıdan gelen desek.
Hatta öyle bi gün gelse ki birlikte sokaklarda bile yürüsek.
Tanıdıklara selam versek, gülsek.
Hiç şüphemiz kalmasa birbirimizden.
O hep benim başkasının asla olmayacak diyebilsek.
Hem de bütün bunları yaparken aklımızda hiç soru işareti kalmasa.
Yalnızca birbirimizin olmak yetse.

Mayıs mı?

İlk damlayı uzun süre bekledim. o geldikten sonra gerisi kolay dedim. Ağlamak umutzluğumu alır dedim.

Genelde ağlarım ve geçerdi. Ama bu sefer olmadı.
umutsuzluğum benimle kaldı.


Birkaç satır karalayayım dedim, Olmadı. Kağıt bana baktı ben yere. 


Dinlediğim müzik bana bir şeyler anımsatmaya çalışıyordu. Ama ben ısrarla anımsamadım.


Tüm bunların sebebin düşünmek yerine, oturdum sadece. Düşünmek bana göre değil. Sonucu biliyorum. Yine arafa düşeceğim.Onunla konuşmadan düşünmek, düşünmek olarak kalacaktı sadece.


Peki ben onunla konuşabilir miydim? Elbette hayır. Sonra bir mesaj geldi. Okudum sadece okudum. Anlamadım.


Aradım ve salya sümük ağladım. Anlattıklarım onunla ilgili değildi. Beni ağlatan onun mesajı da değildi. Beni Mayıs ağlattı. Her şey Mayısın suçuydu. Ona bu kadar kötü olmas görevini kim vermişti. Ya da Mayıs sadece bana mı kötülük yapıyordu. Belki de sadece ben fark ediyordum Mayısın kötü olduğunu. 


Sonra kalktım. Bir yerlerde birisi var ve ben onu özlüyorum. O da beni özlüyor mu?


Mayıs bitse de gitsek.

20120517

Vuruyorum hayatı şakagından
Bir tebessüm bile yetmiyor.
Avcumun içinde biriken yağmur damlaları;
Hayalleri bırakıyorum geride,
İflas bayrağını çekmişim bugun şiirde Ne? aşkta Ne?
Ben diyorum,
İki söz yetermiki?
Kim bilir iki sözün karşılığı yaşam dolu mutluluk olabir miydi?



Blogu iki kişi yazmaya başladık okurcağızlarımız. Ben (Secret) ve Akara olarak yazıyoruz artık. Bu Akaranın' :) 

20120516

Silmeden (Mim)

Yeni blogun ilk mimini yazacağım. Mimi bugün görmüştüm sağolsun Aylak mimlemiş beni. Onu fark edeli iki üç gün olmasına rağmen yazılarının bana çok hitap ettiğini düşünüyorum. Mimimizi ilk ortaya atan Beyaz Sayfa oldu. Mime göre hiç silmeden bir yazı yazmamız gerekiyor. Yazdım ve oldu?


Hani kutlamalarda pasta yemeyen zayıf kızlar vardır. Neden yemez onlar pastayı titiz oldukları için mi? Hiç sanmıyorum. Bence onlar topluma aykırı davranmayı seviyorlar. Sürü psikolojisi onlara göre değil.:Ya da ne bileyim dikkat çekmeye çalışıyor olabilir. Hiç öyle bir şey yapmadım. O şekilde dikkat çekmeye çalışmak ya da o kadar titiz olmak gibi bir alışkanlığım olmadı.


Sürü psikolojisi olmak zorunda. Ailenden ayrı özgür bir tatil yapmak istesen bile hep peşindedir o psikoloji. İnsan yeni girdiği ortamda herkes ne yapıyor ona odaklanır. Ve onlar gibi davranır? Neden dışlanmamak, komik duruma düşmemek için.


Neden bu kadar önemli alaya alınmamak. İnsanlar sizinle dalga geçse ne olur geçmese ne olur. Bence önemli olan insanın kafasının içinde daha doğrusu kalbinde yaşadığıdır.


Çok gülen insanlar korkutuyor artık beni. Bende çok gülüyorum ama içimde fırtınalar kopuyor. Duygularımı hem çok belli eden hem çok içimde yaşayan biriyim. Tepkilerimi gizleyemem. Duygularımı gizlerim. Bir insan hakkında başkasıyla konuşurken çekinirim acaba bir falso verir miyim ? korkusu hakim olur hep.


Zıt davranmayı neden sever insanlar anlamış değilim. Aslında hiçbir davranışın sebebini çözemediğim kendimi boşlukta gördüğüm bir dönemdeyim. Bu benden mi kaynaklanıyor çevremden mi bunun cevabını bile veremiyorum. Sadece zaman geçmesini bekliyorum. Zaman geçecek ve ben ya da çevremdekiler düzelecek. Böyle olmasa bile en azından şimdi ki kadar hatırlayıp takılmayacağım başka şeylere.

Topu Mia ya atıyorum :) umarım o da yazar :)

20120515

Elma ve Ayva

Ben geldim ugruna ölümle pençeleştiğim bir gündü hiç kimse beni tanımıyordu.
Kışın en sert geçtiği bir mevsimde gözlerimi açmak bile imkansızdı,
Beni anlatıyorlardı birbirlerine benden ne istemişlerdi ki, kimbilir?
Ne savaşlar yaşanmıştı oysa mutluluklar uğruna,
İki göz odanın birinde öylesine kıvrılmış soğuktan tirtir titremekteydim,
Günler geçiyor mevsimler ardı ardını kovalıyor,
Hayatın tokatını yemek için gün sayıyordum,
zaman gelip çatıyor, fikirler düşünceler değişiyor.
Can dediğim insanların beni kullanmasına tahammül edemezdim
Kendi yolumu kendim çizmeliydim,
İlk adımlar,ilk yürek çırpınışları,ilk yalnızlık
Uzaklaşmam gerekiyordu usul usul
Kendi kararımı vermeliydim,
Terk ediyorum.
Can dediklerimi;
Hayatın yalnız sayfalarına ortak olmaktan başka çarem yoktu;

Not:Elma ve Ayva iki Arkdaş olsa bile ikisinin tadı ve lezzeti farklıdır. İnsanları Elma ve Ayvaya benzetiyorum;

20120514

Yalnızlık dünyamda

Bu yazıyı okumadan önce lütfen bir dilek tutalım.
Yaşamımızda mutluluklarımızı ve hüzünlerimizi asla unutamayız.
Bir de kalp sevda için çarpıyorsa unutmak ne mümkündür.
Gözlerimin ışıl ışıl parladığı bir günde hayatımın dönüm noktasını yaşadım.
hangi kelime anlatır benim yüregimdeki duyguları hangi şiir teselli eder beni?
Caddelerin ışıklarından arınıp karanlık bir sokağa sapmış umutsuz bir yalnızlık,
Özlemlerden arınmak istiyorum geçmişe duyulan hasretleri bir kenara atıp bir çığlık atmak istiyorum,
sesimin yankılanıp bana döndügünü hissetmek...
işte ben diye bildigim kendi içimde kendimi bulabilmek,
kayboluyorum içten içe, ruhum yalnızlıktan arınmak istiyor.
bir dilek tutuyorum yalnızlıgımdan öteye geçmek için,
koyboluyorum özlemlerimin içinde
kime özlem duyduğumu kendim bile bilmiyorum bir an olsun;
Kendime mi?
Ben kimim?
Kime ne için kendimi ispatlamam gerekiyor?
Ne istiyorum acaba ben?

Ruhum azabın en şiddetlisini yaşıyor,
Mutluluğu satın almak istiyorum bugün,
Beynim zonkluyor keşkelerle,
Ya beni bul, ya da terk et beni
Ey mutluluk sana sesleniyorum,
Kulaklarını aç ve beni dinle,
Hayallerimin ve özlemlerimin ötesine gidebilmek için bana bir yol göster.
Yalnızlık özlem yüklü bir duyguysa,
Özlemlerimin içinde bir can yoldaşı hayal ediyorum,
Bir dilek tuttum tüm insanlar için,
Yalnızlık günlerimde özlediğim bir hayalim vardı,
Can dostum diyebilecegim bir dost bula bilmekti,
Her yalnızlık elbet birgün son bulur;

tıktık

Elektronik Aletlere Karşı Tutumlar


Hepimizin evinde binlerce değişik elektronik aletler var. Bazen onlara karşı çok saygısız davrandığımı hissediyorum. Saygısızlıktan kastım çarpınca özür dileyelim ya da kullanmadan önce izin alalım değil. Örneğin bizim evde hiçbir şeyin fişi kolay kolay çekilmez. Onun da dinlenmeye hakkı var. Sen 7/24 ayakta beklesen her an yürümeye hazır olsan daha çok yorulmaz mısın ayrıc daha da çok enerji harcarsın. Onlar elektrik tüketiyor sen yiyecek içecek. Arada ki tek fark duyguysa, hepimizin etrafında hislerini kaybetmiş çok insan vardır. Bazen onlarda bizim gibi bıkıyorlar yoruluyorlar. İşte o anlarda biz ne yapıyoruz.


Kapatıp-açma:Özellikle bilgisayarlarda eski model ise direkt yapılan şey reset tuşuna basmak. Düşünsenize hoop elektrikler gitti yani insandan örnek verecek olursa damarınızı kestiler. Bana gör bu tuş Türkler için icad edildi. Çünkü biz millet olarak bir şeye kızarsak ilk yapacağımız şey şiddete başvurmak. Burda da zırt diye elektirksiz bırakıyoruz.


Üfleyip tekrar denemek: Bu hareketi yine biz Türkler yapıyoruz. Cd, dvd, flash yada taşınabilir modemler error vermeye görsün hemen çıkartır üfler geri takarız. Neden çünkü temizlik imandan gelir :D


Vurmak:Şiddeti seven bir toplum olduğumuz her halimizden anlaşılıyor malesef. LCD televizyonlar çıkmadan önce tüplü, kocaman tvler vardı bazen görüntü kayar yada gelip giderse evin tv manyağı olan kişi kalkar birkaç tokat atardı tvye. Nasıl olurdu bilmiyorum ama gerçekten düzelirdi.


Umursamamak:Örneğin elektrik süpürgesiyle ev süpürürken süpürge bir o tarafa devrilir bir öteki tarafa kapanana kadar yanına gitmeyiz. Zaten huyumuzdur Bir şey son raddeye gelmeden düzeltmeye çalışmayız.


Tekmelemek:Örneğin buzdolabını açtınız çok açsınız ve dolap bomboş. Sanki bu dolabın suçuymuş gibi kapağa bir tekme savrulur. Sonra bir ayak acısı ardından gelen küfürler.




20120513

Merhaba

Yazıp yazıp silmek hiç adetim değildir. Mektup yazarken bile temize çekmeyi sevmem. Heyecan yaptım ilk yazımda:) Umarım siz beni seversiniz bende sizi:) Sizler de hoşgeldiniz bloguma ben de :) bir yerden yeniden başlanmalıydı ve başlandı :)

Yeni blogumun ilk şarkısı dinlenilsin ve uğur getirsin :) Çıkırt